4 Aralık 2010 Cumartesi

25


Babam doğumgünümde ne hediye istediğimi sordu. "Bana gençliğimi verebilir misin?" dedim. "Hadi ordan sıpa!" dedi.

1 Aralık 2010 Çarşamba

seviyorum, vallahi de billahi de

İnsan sevgim yüzünden cinnet geçiriyorum. Allah kahretmesin, nasıl da hümanist, nasıl da sevgi dolu bir insanım. Sevgi dolup taşıyorum adeta.

Önyargı sahibi olmak gayet insanî. "Ay ben kimseye önyargılı yaklaşmam, o kadar da açıkgörüşlü bir insanım" diyen arkadaşlara bile sorsan avukatlar yalancıdır, tüccarlar dolandırıcı, öğretmen çocukları okulda başarılı olur, erkek milletine güven olmaz, Araplar pistir, Rus kızları güzel (söyleyen erkekse)/ fazla kolay (söyleyen kızsa), İtalyan erkekleri (söyleyen erkekse) yavşak/ (söyleyen kızsa) yakışıklı ve çapkın... Bu böyle gider. Aslında zaten kötü olan, önyargı sahibi olmak değil. Kötü olan;

-Birincisi, dayanağı makul olmayan önyargı sahibi olmak
-İkincisi, önyargılara saplanıp önünü göremeyecek hale gelmek
-Üçüncüsü, önyargılarda boğulup ötesini tanıma kapılarını kendine kapatmaktır.

Kaynak: Elbette ki kıçım.

Diyelim ki; (A belli bir coğrafya olsun) A çevresinden gelen X kişisiyle tanıştınız ve X kişisi kendini öküz zannediyor ve davranış kalıpları o yönde gelişmiş. Sonra yine A coğrafyasından gelen Y kişisiyle tanıştınız ve bu arkadaş da ayıptır söylemesi, hayvanlık yapıp duruyor. Hayvanlık, öküzlük de nedir; diyelim ki huaaakkk tuu diye yürürken yere balgam atıyor, veya hiç kadın görmemiş gibi konuşurken içinize düşmeye meylediyor, toplumda kadınlarla birarada yaşadığı fikrine alışamamış çünkü. Siz de bir noktadan sonra "A coğrafyasından gelen insanlara insan demeye bin şahit ister, adeta hayvanlar, bence geldikleri yere geri dönsünler, caanım şehrimizde böyle hayvanlıklar görmek istemiyoruz." diyorsunuz.

Neyse, sadede gelelim, gerçi nereye geleceğimi zaten anladınız.

1- Bu tip örnekleri gördükçe, duydukça bu tip bir önyargı geliştirdiniz ve kabul etmek gerekir ki bir noktada hakkınız da var aslında.
2- Diğer taraftan siz de kabul ediyorsunuz ki böyle genellediniz diye A coğrafyasından gelen her insan X,Y kişileri gibi olacak değil.
3- Verdiğim örnekten bile belli, zaten inkar edeni siksinler, benim de önyargılarım var.

"E peki sen neye tepkilisin arkadaşım?" diye içinizden geçiriyorsunuz. Ben de nihayetinde "Kürt" kelimesini hakaret anlamı taşırcasına cümle içinde kullanan ve toplumumuzda -benim arkadaşlarım da dahil- yüzdesi bir hayli yüksek olan insanlara bir ton laf ettim, ayıp ettim. İğneyi başkasına, çuvaldızı kendine batır derler ya; ben kafasındaki "doğulu" önyargısı yüzünden kırıcı konuşan arkadaşları hakkım olmayarak kırdığıma göre halihazırda onlara çuvaldız batırdıysam kendime artık ne batırayım bilemedim. Ama her ne kadar -huyumdur ne yapayım- kırıp döktüysem de ben o kadar laf ettiğim ırkçı, ayrımcı, önyargılı arkadaşları yine de seviyorum. Hiç belli etmiyorum; ama can-ı gönülden seviyorum hepinizi inanın. Bazen o kadar seviyorum ki sevgimin şiddetinden kalpler kırılıyor.

Gerçekten de toplumda görmek istemediğimiz bazı davranışları sergileyen insan tiplerini yaşadığınız yerde, hatta hiçbir yerde görmek istemememiz gayet doğal. Ama bunu önyargı haline getirip şuursuzca koca bir coğrafyanın insanına hakaret etmemiz doğal değil, kırıcı.
(doğulu kardeşim, atına bin geri dön dağlarına, şehirde seni istemeyenler var, bozuyormuşsun şu güzel ortamı. -fotoğraf: Erhan Arık)

Canım kardeşlerim, doğulu olmak esmer, kaba, medeniyetten habersiz, şehir hayatında görgüsüz olmak değildir. Otobüste yer kapabilmek için kadınlara omuz atarak kendine yol açan İzmirli bir arkadaş tanımıştım ki yaptığı en hafif hayvanlık buydu, bu insan evladına ne demeli o zaman? Diğer taraftan "doğulu olmak şudur, budur" diye bir tarif verecek, tanım yapabilecek bilgi birikimine de sahip değilim. Ama yine de orada bir doğu var uzakta, işte benim aslım orada, özüm de ettiğim lafta veya laftan ziyade kalpte, niyette saklıdır. Hangisi işinize geliyorsa..

Esasında neye böyle sinirlendim, iki lafın üstüne niye onca ağır laf ettim, ben de bilmiyorum. Kürt damarım tuttu herhalde..

21 Kasım 2010 Pazar

Hayatın Anlamı


Kedidir.

Mesela "hayatın anlamına koyayım sana bir şey olmasın" moduna geçtikten sonra bir yavru kedi alırsınız eve. O kedi kucağınızda uyur, sizi annesi filan zanneder, uyurken boynunuza sokulmaya çalışır. Sonra o kedi büyür. Merakla her şeyi keşfetmeye çalışır. Bir kağıt parçasıyla günlerce oynar. Bahar ayları gelince azar, sabaha kadar "bana koca bul allahsız!" diye ağlar. Sonra avcunuzdan su içer. Ders çalışırken, kitap okurken gelir yanınıza oturur. Sanki bir şey anlarmış gibi kitaba derin derin bakar. Ders notlarını tuvalet kumu gibi kazımaya çalışır büyük bir hararetle, ders notlarının üzerine hacet giderilecek şeyler olduğunu düşünmüştür; hatta yerdeki notların üzerine bir güzel işer. "Ben böyle dersin notunun üzerine edeyim." şeklindeki duygularınıza adeta tercüman olur.

Canınız sıkkınken bile gülümsetir. Ağlarken gelir, gözyaşlarınızı yalayarak siler. Hiç kedi sevmeseniz bile ona bir şans verdiyseniz kendini sevdirir, çünkü o sizi sever. Hayatın anlamı kedidir bence.

19 Kasım 2010 Cuma

Bu Nedir? -1- Antidepresan

"Bu Nedir?" yazı dizimizin ilk bölümünü bugün yayınlıyoruz. Boş ve gereksiz enerji sömürtgeci blogumu lütfedip okuyanlara en azından bir bilgiler, entellektüel birikimler kazandırmayı görev bildim adeta. Yersen.
(google'dan çalıntı antidepresan temalı resim)

Antidepresan, bir buçuk acılı yaşama gözleri yaşaran insanların ekmeği, aslında psikiyatristlerin ve ilaç firmalarının daha çok ekmeği, "aslında beynimde bir şeyler yanlış gidiyor, yoksa ben ne süper bir insan olabilirdim de ruh halim kötüydü" yalanının gelip dayandığı son noktadır. Devamındaki yıllarda ise az buçuk acılar geçip hayat zaten her zamanki gibi normal akınca, yine geldiğimiz geleceğimiz nokta aynı olunca bok attığımız küçük, sevimli, canavarımsı nesnedir. Ancak antidepresan belli bir yaşa geldiğinizde, yıllar öncesinde kendinizi görmeyi hayal ettiğiniz noktada olmamanızdan sorumlu yetenek öldüren, başarı kaçırtan, adeta büyü gibi kısmetinizi kapatan korkunç şeyler değillerdir. Kimse zorla ağzınıza tıkmadı sonuçta bu meredi, değil mi? Veya belki aslında öyledir, hepsinin suçlusu antidepresanlardır, modern çağın reçeteli uyuşturucusudur, tü kakadır veya derde dermandır. Bilemedim nedir, ne değildir.

dip not: Ben bilmem, beyim bilir.

11 Kasım 2010 Perşembe

bir hakaret olarak "doğulu"

"Bilmemnereler hiç bozulmamış doğulular gelmediğinden"
(Kişi birine çok sinirlenmiştir, hakaret üstüne hakaret eder) "Hayvan herif, şivesinden belli, Kürt zaten."
"Doğulu zaten o, uzak durmak lazım böylelerinden."


Bunları gerçekten duydum. Üstelik "doğulu" veya "kürt" derken de tiksinir gibi bir yüz ifadesiyle, hakaret eder gibi bir ses tonuyla konuşuyorsun canım arkadaşım. Benim sana bir çift sözüm var..

Ortada bir Kürt meselesi var, değil mi? Aslında mesele sensin canım arkadaşım. "Kürt" bir millettir, halktır, kabiledir, masaldır, gerçektir, neyse neydir. Ama bir hakaret değildir. Bir değil, iki değil; bunu hep yapıyorsun. Irkçı veya aptal veya cahil veya terbiyesiz veya hepsi birden olduğun için belli bir coğrafyada yaşayan, belli bir kültürden gelen, ortak bir tarihi paylaşan veya ortak inanca veya atalara veya herhangi bir şeye sahip olan veya bunların hiçbiri değil de herhangi bir sebepten kendini böyle bir kimliğe ait hisseden bir grup insanı veya bir toplumun veya topluluğun üyelerini Kürt, laz, doğulu vesaire kelimeleri aşağılama, hakaret amaçlı kullanarak kalbimizi kırıyorsun, insanlara -bilemiyorum ki hangi hakla- hakaret ediyorsun. Etme canım kardeşim, ayıp. Ama seni uyarsam kaç yazar; aile eğitimi almamışsın, insanlıktan nasibini almamışsın, bilmiyorsun -hadi o normal- ama öğrenmek de istemiyorsun; cahilliğinden burnunun dikine gitmeyi cesaret, saygısızlığından başkalarına saldırmayı güçlülük sanıyorsun. Ben seni insan gibi uyarsam kaç yazar, sana hakaret ettiklerin senden nefret edip sana cephe alsa kaç yazar? Sen onu da anlamazsın ki.. Algının kapıları kapalı, vicdanının akoru bozuk, ufkun dar, görüş alanın sisli, görüş mesafen kısalmış, derinliklerden yoksun, insanlıktan uzaksın.

Amma velakin; doğuluyu, Yunan'ı, Rus'u, yahudiyi, çerkezi, arabı, Kayserili'yi, lazı, Gürcü'yü ve dünyanın bilimum kültürel zenginliğini, güzelliğini, çeşitliliğini görüp, takdir edip, anlayıp benimseyemediğin için; insanları sadece insan oldukları için, sen de insan olduğun için sevmekten aciz olduğundan ve aynı veya çoğu zaman benzer bile olmasanız insan olmaktan ötürü eşit olduğunuzun bilincinde ve farkında olmadığından senin için neredeyse üzülüyorum. Hayatında insanı, insanların kültürlerini, veya kendinin ve kendi çıkarlarının dışında herhangi bir şeyi koşulsuz sevmeni güzelliğini göremeden tepe taklak yuvarlanıp gidiyorsun, aldığın nefes neredeyse boşa gidiyor ya benim ona içim gidiyor.

İşte bu nedenle mesele Kürt meselesi, o meselesi, bu meselesi değil; mesele sensin canım kardeşim. Sevmeyen, anlamayan, görmeyen, bilmeyen ve cürmü kadar nefret saçan sensin güzel arkadaşım. İşin siyaseti, ekonomisi, propagandası, pazarlaması, reklamı bir yana; insan bir yana. İşte, o, insanın olduğu yanda -neden bilmiyorum- öfkeyle ve nefretle soluyan ve hepimizi üzen sensin. Üzme bizi güzel kardeşim. Doğulu veya Kürt olmak kötü bir şey değil, suç değil, yüzünü ekşitip tiksinerek bahsetmen gereken bir şey de değil. Doğulu olmak benim kimliğimin bir parçası, birçoklarımızın kimliğinin bir parçası. "Doğulu" hakaret değil, aşağılık olmak değil, aşağılanacak bir şey değil. "Doğulu" biziz. Bizden neden nefret ediyorsun canım arkadaşım? Önyargılarınla ve cehaletinle neden hepimizi yargılayıp ceza olarak da hakaretlere, aşağılamalara hükmediyorsun? Sen kim oluyorsun canım arkadaşım?

Ama ben sana anlatsam kaç yazar? Sen insanı sevmiyorsun ki. Sevgisiz aldığın her nefes boşa gidiyor güzel kardeşim. Hayat sevince güzel, bir kuşu kelebeği sevdin; insanı da sev canım benim.